NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
29 - (1478) وحدثنا
زهير بن حرب.
حدثنا روح بن
عبادة. حدثنا
زكرياء بن
إسحاق. حدثنا
أبو الزبير عن
جابر بن
عبدالله. قال:
دخل
أبو بكر
يستأذن على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فوجد
الناس جلوسا
ببابه. لم
يؤذن لأحد
منهم. قال:
فأذن لأبي
بكر. فدخل. ثم
أقبل عمر فاستأذن
فأذن له. فوجد
النبي صلى
الله عليه
وسلم جالسا،
حوله نساؤه.
واجما ساكتا.
قال فقال:
لأقولن شيئا
أضحك النبي
صلى الله عليه
وسلم. فقال: يا
رسول الله ! لو
رأيت بنت خارجة
! سألتني
النفقة فقمت
إليها فوجأت
عنقها فضحك
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وقال: "هن
حولي كما ترى.
يسألنني
النفقة. فقام
أبو بكر إلى عائشة
يجأ عنقها.
فقام عمر إلى
حفصة يجأ عنقها.
كلاهما يقول:
تسألن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ما
ليس عنده.
فقلن: والله !
لا نسأل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
شيئا أبدا ليس
عنده. ثم
اعتزلهن شهرا
أو تسعا
وعشرين. ثم
نزلت عليه هذه
الآية: {يا
أيها النبي قل
لأزواجك، حتى
بلغ،
للمحسنات
منكن أجرا
عظيما}. قال:
فبدأ بعائشة.
فقال: "يا
عائشة ! إني
أريد أن أعرض
عليك أمرا أحب
أن لا تعجلي فيه
حتى تستشيري
أبويك". قالت:
وما هو ؟ يا
رسول الله !
فتلا عليها
الآية. قالت:
أفيك، يا رسول
الله ! استشير
أبوى ؟ بل
أختار الله
ورسوله والدار
الآخرة.
وأسألك أن لا
تخبر امرأة من
نساءك بالذي
قلت. قال: "لا
تسألني امرأة
منهن إلا
أخبرتها. إن
الله لم
يبعثني معنتا
ولا
متعنتا. ولكن
بعثني معلما
ميسرا".
[ش
(واجما) قال
أهل اللغة: هو
الذي اشتد
حزنه حتى أمسك
عن الكلام.
(فوجأت عنقها)
أي طعنت.
والعنق الرقبة.
وهو مذكر.
والحجاز تؤنث.
والنون مضمومة
للاتباع، في
لغة الحجاز.
وساكنة في لغة
تميم. قاله في
المصباح.
(معنتا ولا متعنتا)
أي مشددا على
الناس وملزما
إياهم ما يصعب
عليهم. ولا متعنتا
أي طالبا
زلتهم. وأصل
العنت المشقة].
{29}
Bize Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh b; Ubâde rivayet etti. (Dediki): Bize Zekeriyyâ
b. İshâk rivayet etti. (Dediki): Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir b. Abdillâh'dan
naklen rivayette bulundu. Câbir şöyle demiş:
Efeû Bekr, Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına girmek için izin istemeye girdi; fakat
birçok kimseleri kapıda otururlarken buldu. Bunların hiç birine izin
verilmemişti. Müteakiben Ebû Bekr'e izin verilerek içeri girdi. Sonra Ömer
gelerek izin istedi. Ona da izin verildi. Ömer Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'i etrafında kadınları olduğu halde kederli kederli susmuş otururken
bulmuş. Bunun üzerine (kendi kendine): Mutlaka bir şey söyleyip Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i güldürmeliyim; diyerek şunu söylemiş :
— Yâ Resûlâllah!
Hârice'nin kızını bir görseydin! Benden nafaka istedi, Ben de kalktım onun
boğazını sıktım.
Bunun üzerine Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gülmüş; ve:
«Bunlar da etrafımda
gördüğün gibi, benden nafaka istiyorlar.» buyurmuş.
Derken Ebû Bekr Âişe'nin
boğazını, Ömer de Hafsa'nın boğazını sıkmağa kalkmışlar. İkisi de: Siz
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den onda olmayan bir şeyi istiyorsunuz
ha? diyorlarmış. Âişe ile Hafsa: Vallahi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'de olmayan bir şeyi ebediyyen istemiyeceğiz; demişler. Sonra Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onIardan bir ay yahud yirmi dokuz gün uzaklaştı.
Bilâhare kendisine şu âyet indi:
«Ey Nebi! Zevcelerine
söyle...» âyet tâ:
«Allah sizlerin iyi
hareketlerde bulunanlarınıza pek büyük ecir hazırladı...» [Ahzab 28 - 29]
kavl-i kerîmine kadar
varıyordu.
Bunun üzerine Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Âişe'den başhyarak :
«Yâ Âişe, ben sana bir
şey arzetmek isterim; (ama) ebeveyninle istişare etmeden cevap hususunda acele
etmemeni dilerim.» demiş. Âişe:
— Nedir o yâ Resûlâllah? diye sormuş. O da
kendisine bu âyeti okumuş. Âişe:
— Ebeveynimle senin hakkında mı istişare
edecekmişim yâ Resûlâllah! Hayır, ben Allah ile Resulünü ve dar-ı âhireti
iltizâm ederim. Ama benim bu söylediğimi kadınlarından hiç birine haber
vermemeni isterim; demiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Onlardan biri bana
sormaya görsün; hemen kendisine haber veririm. Çünkü Allah beni zorlaştırıcı ve
şaşırtıcı değil, lâkin öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.» buyurmuşlar.
İzah:
Vacim: Konuşamayacak
derecede kederli demektir.
Muannit: Zorlaştırıcı;
insanlara meşakkatli işleri yaptıran; müteannit de, hatâ etmelerini isteyendir.
Hadîs-i şerîf mânâ
itibariyle babımızın ilk rivayeti gibidir. Fazla olarak bu rivayet insanın
arkadaş veya dostunu kederli gördüğü zaman onun gönlünü alacak, güldürüp meşgul
edecek sözler söylemesinin müstehab olduğuna, Hz. Ebû Bekr'le Ömer (Radiyallahu
anh)'ın faziletlerine delildir,